I blew things out of proportion, now you’re blue
Put you in jail for something you didn’t do
I pinned your hands behind your back, oh
Thought I had reason to attack, but no

Bir şeyleri orantısızca berbat ettim, ve şimdi sen mavisin*
Seni yapmadığın bir şey için hapise soktum
Ellerini arkana bağladım, oh
Saldıracak bir sebebim olduğunu düşündüm, ama hayır

Fighting with a true love is boxing with no gloves
Chemistry ’til it blows up, ’til there’s no us
Why’d I have to break what I love so much?
It’s on your face, and I’m to blame, I need to say

Gerçek aşkla savaşmak, eldivensiz bir şekilde boks yapmak gibidir
Kimya ta ki patlayana kadar, ta ki “biz” olmayana kadar
Neden çok sevdiğim şeyi incitmek zorundayım?
Bu senin yüzünde, ve suçlanması gereken benim, söylemeliyim ki

Hey, it’s all me, in my head
I’m the one who burned us down
But it’s not what I meant
Sorry that I hurt you
I don’t wanna do, I don’t wanna do this to you (Ooh)
I don’t wanna lose, I don’t wanna lose this with you (Ooh)
I need to say, hey, it’s all me, just don’t go
Meet me in the afterglow

Hey, bu benim, kafamın içinde
Bizi yakıp kül eden kişi benim
Fakat demek istediğim bu değil
Seni incittiğim için özür dilerim
Bunu sana yapmak, bunu sana yapmak istemiyorum
Bunu seninle kaybetmek, bunu seninle kaybetmek istemiyorum
Söylemeliyim ki, hey, bu benim, yalnızca gitme
Gün batımında* buluş benimle

It’s so excruciating to see you low
Just wanna lift you up and not let you go
This ultraviolet morning light below
Tells me this love is worth the fight, oh

Seni üzgün görmek çok acı verici
Seni neşelendirmek ve gitmemeni sağlamak istiyorum
Aşağıdaki bu morötesi ışık
Bana bu aşkın savaşmaya değer olduğunu söylüyor

I lived like an island, punished you with silence
Went off like sirens, just crying
Why’d I have to break what I love so much?
It’s on your face, don’t walk away, I need to say

Bir ada gibi yaşadım, seni sessizlikle cezalandırdım
Sirenler gibi sustum, yalnızca ağladım
Neden çok sevdiğim şeyi incitmek zorundayım?
Bu senin yüzünde, çekip gitme, söylemeliyim ki

Hey, it’s all me, in my head
I’m the one who burned us down
But it’s not what I meant
I’m sorry that I hurt you
I don’t wanna do, I don’t wanna do this to you (Ooh)
I don’t wanna lose, I don’t wanna lose this with you (Ooh)
I need to say, hey, it’s all me, just don’t go
Meet me in the afterglow

Hey, bu benim, kafamın içinde
Bizi yakıp kül eden kişi benim
Fakat demek istediğim bu değil
Seni incittiğim için özür dilerim
Bunu sana yapmak, bunu sana yapmak istemiyorum
Bunu seninle kaybetmek, bunu seninle kaybetmek istemiyorum
Söylemeliyim ki, hey, bu benim, yalnızca gitme
Gün batımında* buluş benimle

Tell me that you’re still mine
Tell me that we’ll be just fine
Even when I lose my mind
I need to say
Tell me that it’s not my fault
Tell me that I’m all you want
Even when I break your heart
I need to say

Bana hâlâ benim olduğunu söyle
Bana iyi olacağımızı söyle
Aklımı kaybetsem bile
Söylemeliyim ki
Bana bunun benim hatam olmadığını söyle
Bana istediğin tek şeyin ben olduğumu söyle
Kalbini kırsam bile
Söylemliyim ki

Hey, it’s all me, in my head
I’m the one who burned us down
But it’s not what I meant
Sorry that I hurt you
I don’t wanna do, I don’t wanna do this to you (Ooh)
I don’t wanna lose, I don’t wanna lose this with you (Ooh)
I need to say, hey, it’s all me, just don’t go
Meet me in the afterglow

Hey, bu benim, kafamın içinde
Bizi yakıp kül eden kişi benim
Fakat demek istediğim bu değil
Seni incittiğim için özür dilerim
Bunu sana yapmak, bunu sana yapmak istemiyorum
Bunu seninle kaybetmek, bunu seninle kaybetmek istemiyorum
Söylemeliyim ki, hey, bu benim, yalnızca gitme
Gün batımında* buluş benimle

*Afterglow: Çok fazla anlama gelmekte. Eski sevgili ile buluşup vakit geçirmek, hoş bir deneyimden sonra geçirilen haz ve gün batımı sonrası çıkan kızıllık gibi bir çok anlamı var. Fakat ben çeviride “gün batımı” olan halini kullandım. Taylor bunu eski sevgilisine, barışmak ve buluşmak için yazmış olabilir.